Ameliyatsız (Botox ile ) Anal Fissür Tedavisi

Anal fissür hastalığı anal kanal girişinden başlayıp içeri doğru uzanan 1-1,5 santimetre uzunluğunda 1-2 milimetre derinliğinde küçük bir yaradan ibarettir. Halk arasında makat çatlağı olarak bilinir. Yara çok küçük olmasına rağmen çok ciddi ağrılara sebep olur. Makat çatlağı sıklıkla kabızlığa bağlı olarak gelişir. Hacimli sert dışkı makattan geçerken genişleme ve buna bağlı gerilme, mukozada çatlak yada küçük yırtılmaya sebep olur. Bu yaraların bir kısmı hafif ağrı ve yanma ile birkaç günde kendiliğinden iyileşir. Kalan yaralar kendiliğinden geçmez, büyük tuvaletle temas etmesi nedeniyle iltihaplanır ve ağrı artmaya başlar. İşte kritik nokta burasıdır, ağrının artması makat kaslarında istem dışı kasılmaya sebep olur. Buna bağlı olarak anal kanal basıncı çok yükselir ve kanal içinde kan dolaşımını zorlaştırır. Kan dolaşımı bozulunca yara iyileşmesi durur ve her tuvalette yara biraz açılıp derinleşir. Buna acut anal fissür denir. Bu evrede fissür kas gevşetici kremlerle iyileşebilir. Çünkü kaslar gevşeyince anal kanal basıncı düşer, kan dolaşımı düzelir ve yara iyileşebilir. 2-3 haftalık bu süre içinde dışarıdan sürülen kremlerle iyileşme oranı % 40 civarındadır. Çünkü krem sürülerek uzun süreli ve düzenli kas gevşemesi sağlanması zordur. 2-3 hafta içerisinde iyileşmeyen fissürler kronikleşir. Kronik anal fissür kremlerle yapılan tedaviye cevap vermez. Yakın zamana kadar Kronik anal fissürün tek tedavisi LİS (Lateral internal sfinterotomi) diye bilinen ameliyat yöntemi idi. Bu ameliyat ile yapılan tedavinin başarı oranı çok yüksek olmasına rağmen bazen ciddi komplikasyonlara sebep olmaktadır. Bu nedenle alternatif tedavi seçenekleri araştırılmış ve botillinum toxin enjeksyonu ile tedavi keşfedilmiştir.

   Anal Fissür ameliyatının sakıncaları;

Yukarıda bahsedildiği gibi makat çatlağının iyileşmeme sebebi, makatın kapanmasını sağlayan kasların ağrı nedeniyle kasılması ve anal kanal basıncını arttırarak yaranın beslenmesini sağlayan kan dolaşımını engellemesidir. Ameliyatla tedavide kasılarak buna sebep olan makatın iç kası (internal sfinkter) kesilmektedir. Makat iç kasının kesilmesi ile gevşeme sağlanır anal kanal basıncı düşer, kan dolaşımı sağlanarak yara iyileşir. Ancak kesilen bu kasın tekrar onarılması mümkün değildir. Ayrıca kasın kesildiği yerde oluşan boşluk makatta anahtar deliği şeklinde bir deformiteye sebep olur. Bu durum kalın barsak salgısının sızmasına bağlı makatta sürekli nemlenme ve kaşıntıya sebep olmaktadır. Nadiren de olsa büyük abdest tutmayı sağlayan kaslardan birinin kesilmiş olması gaz kaçırma veya ishal durumunda büyük abdest sızmasına da sebep olabilir. Bunların dışında ameliyat sonrası kanama, hematom, yara enfeksyonu ve apse gibi komplikasyon riskleri söz konusudur.

  Ameliyatsız Makat Çatlağı tedavisinin avantajları;

Kronikleşmiş ve kremlerle tedaviye cevap vermeyen anal fissür botillinum toxin enjeksyonu uygulanarak başarıyla tedavi edilmektedir. Ameliyatsız tedavi yönteminde yukarıda bahsettiğimiz LİS ameliyatında tarif edilen kas kesilmez, kasın içine toxin enjekte edilerek geçici olarak felç edilir. Felç olan kas gevşediği için anal kanal basıncı düşer yarayı besleyen kan dolaşımı sağlanır ve yara birkaç haftada iyileşir. Kasın felçli kalma süresi 3-4 aydır, bundan sonra kas tekrar çalışmaya başlar ve her şey normale döner. Botullinum toxini kas içine çok ince bir iğne ile birkaç dakikada uygulanır, uygulama öncesinde herhangi bir hazırlık yada sonrasında istirahat gibi prosedürlere ihtiyaç olmaz. Hasta uygulamanın hemen sonrasında normal hayatına devam edebilir.

Botox ile Anal Fissür Tedavisinin Avantajları ;

-Uygulama öncesinde hazırlık gerekmez
-Ameliyatın içerdiği riskler yoktur ve birkaç dakikada uygulanır.
-Uygulama sonrasında istirahat gerekmez
-Ameliyat sonrası görülebilen kanama, hematom, infeksyon ve apse gibi komplikasyonlar görülmez.
-Makatta iç kas kesilmediği için anahtar deliği deformasyonuna, kalıcı gaz kaçırma ve sızdırmaya sebep olmaz.
Sonuç olarak anal fissür tedavisinde cerrahi tedavi yüksek oranda başarılı olmasına rağmen içerdiği komplikasyon ve riskler nedeniyle öncelikle ameliyatsız tedavi tercih edilmeli ancak iyileşmeyen hastalar için cerrahi seçenek uygulanmalıdır.

Op. Dr. Nizam Kurtdere © 2017